Yazmayacağım hikayenin kıssa çıkmayacak yerini...


Koyunun biri düşmüş çukura
şu sebebden bu sebebden
bahaneden bol ne var...




hangimiz biliriz kıymetini
aldığımız her nefesin almak için
bunca sebeb varken
hangimiz bilmeyiz ki 
alınmayan her nefesin
bir sebebi var 
ayrı mesele...

koyun düşmüş çukura
şu sebebden bu sebeben
diyelim ki bakıp da görmemiş
görüp de düşünmemiş
veya kaza olmuş görünmezinden.
koyunun kulağında da bir kene....
çukurun halini sorarsan gerekmez
gerçi içinin bir yanı der ki yaz
uzun olur yazın
kalemin yuttukça sayfaları
adam sanırlar seni.

diğer yanı da derki yazma
sapı samandan ayıramayan
adamlara
beğendirmek istiyorsan kendini
demek ki sende adam değilsin...
ben de yazmayacağım hikayenin
kıssa çıkmayacak yerini.

koyunun kulağında bir kene
çukurda desen biraz ot,biraz saman
birde-şansına koyunun -
durumu gören bir arı.
arının meziyetleri malum
kenenin ne iş becerdiği de
arı üstüne üstlük
iyi niyetli.

koyun çalışmış çabalamış
çıkamamış çukurdan
karnı acıkınca biraz otlamış
bir kaç günde
ne ot kalmış çukurda
ne saman
arıcık desen her gün
sabahtan akşama çukur başında
''ah ne yapsam bilmem ki
ah ne yapsam 
ölecek göz göre göre''
koyun açlıktan
günden güne zayıflamakta
kene ise her zaman ki 
işini görüyor kulakta.

arıcık demiş ki kendi kendine
''gücünü kullanmaksızın
hayıflananlar
yalancıdırlar
böyleleri duymadıkları hislerle
kalabalık gözükür başkalarına
ama başkalarını kurtarırken 
duyarsan
kendini kendine kurtarıyorsun
düşünmez uzatırsın yardım elini.''
kararı karar arınmış karasızlıkdan
'' neye yeterse gücüm onu yapacağım!''

düşünmüş düşünmüş bulmak için
yapmaması gerekenler arasından
yapması gerekeni
''haber vermeye gitsem
ölüm yetişir koyuna
iyisimi gücümce ben
beslemeliyim onu
eğer dayanırsa uzun müddet
rüzgar toz toprak
toprak doldukça koyun yükselir
ve nasibi varsa
kurtulur gün gelir''

arıcık durup dinlenmeksizin
saman taşımakta
gel gör ki topladığı
koyunun dişinin ancak
bir kovuğunu doldurmakta.
ama olsun verdiği candan ya
ne kadar hayıflansada hakkı
ara sıra da taşıdığı bir kaç damla bal...

aradan biraz zaman geçmiş 
koyun hala diri
ama ayakta durmak ne kelime
yere uzanmış leş.
kuyu da bir türlü dolmuyor.
arı gitmiş kenenin yanına
-''bak'' demiş''bırakmalısın onu
günlerce ben didindim
can taşısın diye
sense canını sömürüp onun
can semizletiyorsun''
kene ise hiç oralı değil
-''küçücüktüm geliştim şişmanladım
o ölünceye kadar şişmanlıyacağım.
düşün bu iyi zamanındayken de
kendine alması
bana vermesinden zordu
otu önce çiğner sonra yutardı
sonra geviş getirir yine yutardı
ve kana karışana kadar
bir yığın işlem

unutma dostum bunların
vermeleri almalarından
kaybetmeleri kazanmalarından kolaydır.
benim yaptığım ne ki?
sen uzun ve zoru yaptırıyorsun
bense kolayı
sen,kendinden veriyorsun
bense kendime alıyorum.''

bu kene misali işte
kestirmeden üstadlar
bütün gün dönen gündöndüler misali
parsa ne yana dönerse kafaları o yöne
tek marifetleri--şayet
 halt yemenin adı marifetse--
leşin leşini çıkarmaları
''biz de var mı?''
işte bunları sevmemiş
birini tanıdım ben
ne kof kibir vardı onda
ne tevazuunda kibir
can buldum söylediklerinde.
''bunlar ''dedim kendi kendime
''bunlar benim söyleyeceklerimdi
öyleyse ben varım bunlarda
bunlar benim''

ah ben günde bin kez
görmüşüm bin sineğin
bal kasesinde arıya sövdüğünü.
''sen sen ol'' dedim
''verme hiçbir şeyi layık olmayana.
define meraklısı
çıkarır kıymeti toprak altından
kıymetini anlamayana-versen de-
lazımlık yapar altından''
sen ey aptal adam
öğrendim kulak kabartacağım
söylediklerine
ama konuşmayacağım sana.
böyle diyordu hatıra defterinde
şimdi ölü olan.

3 yorum:

reyy@n dedi ki...

Eee keşke yazssaydın hikayenin
kıssa çıkmayacak yerini.:)
valla ben beğendim inceden inceye dokunduruşu çok hoş.e tabi anlayana...

Şimal dedi ki...

ETKİLEYİCİİİ...

... dedi ki...

WooooooW!!!
I like your blog!!!!
Come on http://selenia-levolchanel.blogspot.com
Kiss Selenia

Yorum Gönder