Yağarken yücelere erdem sağnak sağnak...



Bir zamana doğduk ki insanlar bir yuvarlanışta da ne kaldırıp kafasını içinde bulunduğu ortama ve ne de nereye doğru sürüklendiğine bakamayacak kadar habersiz ve bende olmuş bu yuvarlanmanın akışına. Öyle ki sanki yürüyenlere veya yürüyelim diyenlere abes,durup da etrafımıza bir bakalım,bir muhasebe yapalım diyenlere ise potansiyel tehdit diye bakılır olmuş.


His ve hissiyat,ruh ve maneviyat denen değerler yalnızlığa mahkum edilmiş,samimiyet ve içtenliğinse papuçları dama atılmı.İdeaaller ve hedefler değişmiş,unutulmuş yaşamanın manasıda sanki her şey zevkler ve hazlar içinmiş gibi dünyada.Hayatın en üstün seviyede tatmin edilen egolar için yaşanıldığı,ne için dünyaya gelip ne için ömrün tüketildiği,ne elde ederek ve nerey gidildiğinin hiç önemli olmadığı bir zaman.
Bir zaman ki sonu olmayan bir muammaya sürüklenen...

Hani bir zamanlar uğruna ölünen değerler vardı da hayatın albenisi bile kalmazdı yanında.Gözünü kırpmadan canını verebilen,taviz vermektensa ölmeyi yeğleyen,ta yürekten sevenler vardı.Davası vardı her şeyden önce gelen,öyle ne gizlenen,ne gazlanan esen yele göre yukarılardan gelen.Bir sevda vardı içinde insanların,yürürken bile kalbinde onu yaşar mücadelesini ona adar;Sürünür,dövülür,yerilir,itilir,dışlanırdı;ama ona olan inancı hiç kaaybolmazdı.

Bir gaye vardı ulvi değerlerle ,erdemle,sabırla ve inanmakla ulaşılabilecek.Bir heyecan vardı konulan her taşla örülerek yükselen sevdanın temelinden alınan.Belki göremeyeceklerdi ama bitecek diye düşünürlerdi hep,bitecekti bir gün bu sarsılmaz inanç,halis niyet,sabır,samimiyet ve acılı gözyaşları ile inşa edilen sevda binası ta göklere uzanan...

0 yorum:

Yorum Gönder